16 Ağustos 2014 Cumartesi

Siesta ve Fiestası ile Ünlü Ülke - İspanya

Avrupa’da, İber Yarımadasında yer alan İspanya bana kalırsa çok güzel ve sıcak bir ülke. 
Gezip göreceğiniz bir çok yer, yiyeceğiniz çok güzel Tapas ve Paella'lar, içeceğiniz muhteşem Sangria'lar var. Bu ülkeye gelip, "Aç kaldım." diyen olursa ya yalan söylüyordur ya damak tadı yoktur.  
Dört dil konuşulan ama İngilizce konuşsanız bile size İspanyolca cevap verenlerin ülkesi İspanya. Gün içinde 4-5 saat dinlenme molası onların tabiri ile Siesta yapılan yer. Hergünün bir azize adandığı ve Fiestalarıyla-şenlikleriyle ünlü, hırsızı bol, sıcaklığı yazın 45 derecelere çıkan bir yer olsa bile size güzel anlar yaşatıp, yine gelirim dedirten ülke.

Aşağıdaki videoyu çok beğendim. Benim gibi "İspanya'yı çok sevdim" diyenlere inat daha objektif bakış açısıyla, bu ülkeyi sevmenizi ve nefret etmenizi sağlayan beş nedeni sıralamış. 



Anna Frank'ın Evi

Amsterdam’a gidince gidilmesi gereken bir yerde Anna Frank’ın evi. Anna Frank’ın günlüklerini okumuş herkes, bu evi ya da şimdiki haliyle müzeyi mutlaka ziyaret etmeli.
Anna 1942-1944 yılları arasında Prinsengracht 263 numarada bulunan bu evde yaşamış. Bu müze, küçük Anne ve ailesi ile Van Pels ailesi ve Mr. Frit Pfeffer’in Nazilerden saklandığı günlerin anısına yapılmış.

Müzede Anne Frank'ın günlüğünden alıntılar, tarihi belgeler, fotoğraflar ve film karelerinin yanı sıra orada saklanan ve onlara yardım eden insanlara ait eşyalar da var. Anne'in orjinal günlüğü ve diğer not defterleri de müzede sergilenmektedir. Müzede fotoğraf ya da video çekemiyorsunuz.

Müze hafta içi her gün 09.00-21.00 arası açık.


Anna Frank’ı tanımayanlar için bazı bilgiler;

Kaynak: http://www.entoen.nu/annefrank/tr

Anne Frank, 1929 yılında Alman şehri Frankfurt'da Musevi bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Aile, 1933 yazında Amsterdam'a kaçtı. O yıl Hitler Almanya'da iktidara geldi ve Yahudileri ülke dışına sürme politikasını başlattı.

Frank ailesi, Amsterdam'ın Rivierenbuurt mahallesinde bir ev buldu. Anne, burada okula gitti ve Hollandaca öğrendi. Mayıs 1940'daki işgalden sonra Alman hükümeti, Yahudileri halkın geriye kalan kısmından ayırmak için bir takım kararlar aldı. Sınıf arkadaşlarından ve öğretmenlerinden zorla ayırılıp bir Yahudi okuluna gönderilmesi Anne için çok üzücü bir andı. Etnik kimliklerinin daha iyi anlaşılabilmesi için, bütün Yahudilere sokakta Davut Yıldızı takma zorunluluğu getirildi. Sinema, kahvehane ya da tiyatro gibi kamuya açık yerlere 'Yahudilerin Girmesi Yasaktır' yazısı asılmaya başladı. Temmuz 1942 tarihinden itibaren Hollanda'daki Alman işgal kuvvetleri, Yahudileri Doğu Avrupa'ya nakletmek amacıyla büyük bir operasyon başlattı. Yahudi ailelere, doğuda çalışmak için valizlerini hazırlamaları yazılı olarak bildirildi. Evlerinden alınıp Drenthe bölgesindeki Westerbork'ta bulunan geçici kampa gitmek üzere trene dolduruldular ve oradan da Doğu Avrupa'daki ölüm kamplarına getirildiler. Hollanda'dan gönderilen 100.000'den fazla Yahudi erkek, kadın ve çocuk bu kamplarda öldürüldü. Toplamda yaklaşık altı milyon Avrupalı Yahudi öldürüldü.
Frank ailesi, Amsterdam Prinsengracht'taki baba Frank'ın şirketinin arkasında bulunan bir evde, 1942'de diğer dört kişiyle birlikte saklandılar. Anne, savaştan sonra tanındığı günlüğünü yazmaya burada başladı. Genç ve azimli bir kız olarak, daracık ve sıkıcı bir odada oturup deneyimlerini yazdı. İleriki dönemde -yeniden özgür olduğunda- yazar olmak istiyordu. İki yıl boyunca Frank ailesi Almanlardan saklanmayı başardı, ancak bir ihbardan sonra yakalandılar. Anne, 1945'te Bergen-Belsen'daki Alman toplama kampında 15 yaşındayken öldü. Ablası da aynı kampta öldü. Annesi, Auschwitz toplama kampında öldü. Babası Otto Frank, bu kampta hayatta kaldı ve Polonya'dan geri döndü.

Savaştan sonra Otto Frank, ailenin evde saklanmasına yardımcı olan Miep Gies'ten bir deste defter aldı. Bunlar kızı Anne Frank'ın günlükleriydi. Baba, bu defterleri birkaç yayınevine götürüp gösterdi. Günlükler, 1947'de 'Arka Ev' (Het Achterhuis) başlığıyla kitap olarak yayınlandı. Eser, 1955 yılında tiyatroya uyarlandıktan sonra dünya çapında ün kazandı. Tam da zamanında oldu, çünkü o tarihte ev hakkında yıkılma kararı alınmıştı. Tarihi önemi ortaya çıkınca evle ilgili yıkım kararı durduruldu.

1 Temmuz 2014 Salı

I amsterdam



Amsterdam’a gidince "Nerede şu meşhur fotoğraf çektirme yeri?" dedik, bulduk ve tabii ki yazı önünde çektirdik. Van Gogh Müzesini bulunca yazıyı ve çevresindeki kalabalıklığı görüyorsunuz. Rijksmuseum'un olduğu yerde, insanın boyunu geçen harflerle yazılı olan cümle i amsterdam..


Bir Belçika Klasiği - Waffle



2.Dünya Savaşından birkaç yıl önce Brüksel’de yaşayan Vermersch ve eşi, yaptıkları waffle hamuruna maya eklemişler. Hamur mayalanınca gevrek ve kabarık olmuş. Önce aileleriyle paylaşmışlar daha sonra da Brüksel’de fuarda. Bu yeni waffle herkes tarafından çok beğenilmiş. 1964 yılında çift Dünya New York Fuarı’na gitmiş. Amerika’da Belçika Waffle’ı olarak ün yayması da böyle olmuş.

Pek tabii ki Belçika’ya gidince ilk iş waffle’ın tadına baktık. Çikolatasından mı hamurundan mı lezzetli ama bir o kadar da tatlı geldi. 




30 Haziran 2014 Pazartesi

Belçika - Antwerp

Hollanda’dan trenle Belçika'ya ve daha bir çok Avrupa ülkesine gitmek mümkün. Biz Rotterdam’dan Antwerp’e geçtik. İstanbul'da Asya yakasından Avrupa yakasına geçişte harcadığınız süreden daha kısa ve daha konforlu bir zamanda ülke değiştirmek çok güzeldi.

Antwerp, Belçika’nın kuzeybatısında bulunuyor ve ülkenin ikinci büyük kenti. Aynı zamanda Avrupa’nın da ikinci büyük liman kenti olmasıyla ünlü. Başkent Brüksel’e 35 km uzaklıkta.

Sivri çatılı binaları ve gözünüzü üzerinden alamadığınız katedralleriyle ünlü.

Antwerp kenti denince akla ilk gelen şeylerden birisi elmasmış. Bu nedenle elmas sevenlerinde uğrak yeri olduğunu belirtelim.

Avrupa’nın her şehrinde olduğu gibi burada da gezip görmek için yanlış gün Pazar. Zira Pazar günü çoğu dükkan kapalı. Şehir görkemli yapılarına rağmen sessiz ve sakin.













29 Haziran 2014 Pazar

Van Gogh Müzesi

Amsterdam'da yer alan en önemli ve en çok ziyaret edilen sanat müzesidir. Ünlü ressam Van Gogh ve çağdaşları için yapılmıştır.
1973 yılında kurulan müze Gerrit Rietveld’in tasarladığı bir binada bulunmaktadır. Müzede Van Gogh’un resim ve çizimlerinin en büyük koleksiyonu bulunmakta. 

Müze bünyesinde Van Gogh’a ait 200 resim, 500 çizim ve 700 den fazla mektup bulunmaktadır. Bunlarla birlikte yine ünlü sanatçıya ait olan Japonca baskıları da vardır. 



Rotterdam


Hollanda’nın nüfus bakımından Amsterdam’dan sonra ikinci büyük şehri ancak yüzölçümü bakımından Amsterdam’dan daha büyük olan yerdir. İsmini Rotte ırmağından almaktadır.

2.Dünya Savaşında özellikle Hollanda’nın Rotterdam şehri Almanlar tarafından tamamen bombalanmış. Bu nedenle 17.yy mimarisini burada görmek çok mümkün değil çünkü şehir savaş sonrası 1950-1970 yılları arasında yeniden inşaa edilmiş.

Rotterdam’da yaşayan Türk nüfusu yüzde 7. Kendi adıma ben adım başı bir Türkle karşılaşıp, selamlaştım. Kendinizi Türkiye’de sanmamak için hiçbir sebep yok. J